“`html
Begüm Baki | Dr. Şehlem Kaçar
Türkiye’de kimi cinsel suçlar ve davalara ilişkin uygulanan yayın yasakları, mahkemelerin dosya gizliliğini koruma ve yargı sürecinin etkilenmemesi adına alınmaktadır. Bu yasaklar, hayatta kalanların haklarını gözeterek yargı süreçlerini daha sağlıklı bir şekilde yürütmeyi amaçlıyor gibi görünse de, geniş çerçevede uygulandıklarında medya özgürlüğü ve kamuoyunun bilgi edinme hakları üzerinde ciddi tehditler yaratmaktadır. Özellikle cinsel şiddet vakalarının toplumsal tartışmalarını sınırlamakta, hayatta kalanların seslerinin duyulmasını engellemektedir.
Cinsel şiddet davalarının sağlıklı bir şekilde anlaşılabilmesi için, bu konuların hak temelli bir bakış açısıyla ele alınarak haberleştirilmesi son derece vitaldir. Bu bağlamda, hayatta kalanların isimlerinin gizlenmesi ve fotoğraflarının paylaşılmaması gibi etik ilkeler önem taşımaktadır. Medyanın esas yükümlülüğü, her zaman etik standartlara uygun habercilik yapmaktır. Daha fazla bilgiye ulaşmak için oyledegilboyle.org web sitesini ziyaret edebilir ya da Av. Fikret İlkiz’in T24’te yayımlanan yazısını okuyabilirsiniz. |
Yayın yasakları ve bilgi edinme hakkının kısıtlanması
Cinsel şiddet vakalarına konulan yayın yasakları, toplumun doğru bilgilere ulaşma hakkını ciddi şekilde kısıtlamaktadır. Bu yasaklar, şiddete karşı önlemlerin alınmasını ve hayatta kalanların yaşadıkları travmaların topluma anlatılmasını zorlaştırmaktadır, dolayısıyla cinsel şiddet, daha fazla “gizlenen” bir mesele haline geliyor.
Medya, cinsel şiddet gibi hayati toplumsal sorunları görünür kılma işlevine sahiptir. Ancak uygulanan yayın yasakları, bu görülebilirliği engelleyerek toplumsal farkındalığı ve şeffaflığı azaltmaktadır. Hayatta kalanların adalet arayışı ve mücadelesi, hak ihlalleri olmadan topluma aktarılmalıdır. Kamuoyunun eleştiri ve müdahale hakkı da asla kısıtlanmamalıdır. |
Basın özgürlüğü ve cezasızlık sorunu
Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları, bu tür yayın yasaklarının basın özgürlüğü ile kamuoyunun bilgi edinme hakkına aykırı olabileceğini ortaya koymaktadır. AİHM, ifade özgürlüğünün toplumsal konuların halka iletilmesindeki önemini vurgulamakta ve devletlerin bu alanda sınırlayıcı tedbirler alırken dikkatli olmalarını önermektedir. AİHM’e göre, kamu meselelerine dair bilgi edinme hakkı, demokrasinin sağlıklı işleyişi için elzemdir.
Yayın yasakları, cezasızlık sorununu da derinleştirmektedir. Medya, cinsel şiddet davalarında faillerin yargılanmasında kritik bir rol oynamaktadır. Kadın ve LGBTİ+ topluluklarının destek ve baskısı, hayatta kalanların lehine sonuçlanan davalarda önemli bir etken olmuştur. Ancak yayın yasakları, bu baskının oluşmasını engelleyerek faillerin cezasız kalma olasılığını artırmaktadır. Özellikle seks işçileri, trans bireyler ve mülteciler gibi gruplar için bu durum daha bariz hale gelmektedir; toplumsal cinsiyet temelli şiddet vakalarında aynı farkındalık oluşmamaktadır.
Medya, cinsel şiddetle ilgili toplumsal algıyı dönüştürmede de önemli bir rol üstlenmektedir. Ancak haber yapma engellenirse, bu hesap verebilirlik süreci aksar ve faillerin cezasız kalması muhtemeldir. Tüm bu durumların hayatta kalanlar üzerindeki etkisi göz ardı edilemez. AİHM kararları, devletin cinsel şiddet gibi konularda toplumun bilgi alma hakkını koruması gerektiğini vurgulamaktadır.
Adalet arayışının önündeki engeller: Tecavüz kültürü ve mağdur suçlayıcılık
Cinsel şiddet davalarında sıkça karşılaşılan tecavüz kültürü ve mağdur suçlayıcılığının, hayatta kalanların adalet arayışlarını zorlaştırdığı bilinen bir gerçektir. Bu kültür, şiddete uğrayan bireyleri suçlama ve susturma eğilimindedir. Bu durum, hayatta kalanların travmalarını artırabilir. Her bireyin sürecinin öznel olduğunu unutmamak son derece önemlidir.
Anayasa Mahkemesi, ifade ve basın özgürlüğü kısıtlamalarını değerlendirirken, bu yasakların kamu yararına ve demokratik toplumun gerekliliklerine uygun olup olmadığını incelemektedir. Cinsel şiddet vakalarının medyada yer alması, bu suçların yaygınlığını anlamak ve önleyici politikaların geliştirilmesi açısından çok önemlidir. Ancak günümüzde sağ popülist politikalar nedeniyle toplumsal cinsiyet eşitliği ve LGBTİ+ haklarında geri adımlar atılmaktadır.
Çözüm için medya ve yargıda hak temelli dönüşüm
Yayın yasaklarının dengelenmesi ve kamuoyunun bilgi alma hakkının korunması amacıyla, medya ve yargı organları arasında işbirliğinin güçlendirilmesi gereklidir. Bu işbirliği, hem hayatta kalanların haklarının korunmasını hem de cinsel şiddetle mücadelede toplumsal dönüşümü desteklemek açısından hayati önem taşımaktadır. Etik habercilik, toplumun bilgi edinme hakkını dikkate alırken, hayatta kalanların yeniden travmatize olmasının önüne geçebilir. |
Yasaların uygulanması yoluyla hayatta kalanların ifadelerinin esas alınarak cezasızlık sorununa çözüm bulunması, faillerin adil yargılanması ve hesap verebilirlik süreçlerinin güçlendirilmesi hayati önem taşımaktadır. Medyanın yasaklar yerine etik ve hak temelli habercilik anlayışını benimsemesi, toplumsal cinsiyetle ilgili konularda daha güçlü bir mücadele alanı oluşturabilir.
Begüm Baki kimdir? LGBTİ+ hakları savunucusu olan Begüm Baki, Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği Güçlendirme ve Destek Programı Direktörü ve Değişim Benimle Başlar atölyelerinin uygulayıcılarındandır. 2007 yılında MSGSÜ Sosyoloji bölümünden mezun olmuş, 2011’de Galatasaray Üniversitesi Medya ve İletişim Çalışmaları yüksek lisansını tamamlamıştır. Dr. Şehlem Kaçar kimdir? Dr. Şehlem Kaçar, İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden 2007’de mezun olmuş, Radyo, TV ve Sinema alanında yüksek lisans eğitimi almıştır. Aalborg Üniversitesi Feminist Araştırmalar Merkezi (2009) ve Helsinki Üniversitesi Medya (2016) bölümlerinde ziyaretçi araştırmacı olarak bulunmuştur. İletişim Bilimleri alanında İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden doktora almıştır. Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği’nde Savunuculuk ve Medya Anahtar Uzmanı olarak çalışmakta ve aynı zamanda İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yapmaktadır. |
“`